Tuğlanın Tarihçesi

İnsanoğlunun parçalı gereçlerle yapı oluşturma serüveni mağara düzeninden, yerleşik topluluklar düzenine geçmesi ile başlar. Doğada bulunan taş, ahşap, saz, kamış gibi gereçlerle oluşturduğu ilk yapılar, bu malzemelerin bulunmadığı veye az bulunduğu bölgelerde insanları arayış içine itmiştir. Sonuçta; çevresinde bolca bulunan toprağı yapıda kullanabilmek için onu biçimlendirip dayanıklı hale getirmiş, kerpici bulmuştur. Kerpicin uzun ömürlü olmaması , dış etkenlerden çabuk bozulması; killi toprağın pişirilmesi ile giderilmiştir. Böylece ilk tuğla gereci, insanlığa kazandırılmıştır. Zamanla teknolojideki ilerlemeler imalata yansıtılmış ve tuğla , mimarideki gerçek yerini almıştır.

Tuğla isminin Latince TEGULA kökünden geldiği varsayılmaktadır. İlk tuğla uygulamalarının Mezopotamya 'da yaygın biçimde yapıldığını biliyoruz. Günümüze kadar pek az örnek kalmasına rağmen, kalıntıların restorasyonu ile güzel sonuçlar elde edilmiştir. Daha sonra tuğlanın en bilinçli kullanımını Romalılarda görmekteyiz. İtalya'daki tüm Roma devri yapılarında bu açıkça görülür. Tuğla taşıyıcı yapı gereci olarak kullanılmış, yapıların dış yüzeyleri mermer ya da sıva ile kaplanarak korunmuştur.

Sırlı tuğlanın kullanımı ise M.Ö. 10. yüzyıldan sonra görülmektedir. Ortaçağda tuğla; Romanesk mimarinin en önemli ögesi olarak, görkemli biçimde karşımıza çıkar. Özellikle İspanya ve Almanya'daki dini yapılar çarpıcı örnekleri oluşturur.

Doğu'da ise Perslerle başlayan bilinçli tuğla kullanımı , daha sonraki devirlerde gelişmesini sürdürerek Sasani ve Abbasi yapılarında yaygınlaşır. Kargani Sarayi, Samarra Camii günümüze kadar gelmiş en güzel örnekleridir.13.yy da ise batıdakilerle yarış edebilecek düzeye gelmiştir. M.S. 12. Y.y da Selçuklularda , pişmiş yapı gereçlerini hem taş ile birlikte taşıyıcı olarak, hem de sırlı çini şeklinde cephe kaplaması olarak görmekteyiz. Sivas Gökmedrese , Konya İnce Minareli Camii, Harputlu Ulu Camii belirgin örnekleridir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta tuğla gerecinin 9 asır dış etkenlere karşı koyup birçok taş cinsinden fazla dayanım göstermesidir.

Osmanlı Mimarisinde tuğla taşıyıcı eleman olarak kubbe yapımında, kemer yapımında sıkça kullanılmıştır. Bazen de kesme taş duvar örgüsünde yatay yüzey elde etme ve hatıl oluşturma için taşla birlikte kullanıldığını görmekteyiz. Osmanlı sivil mimarisinde ise tuğlanın ahşap karkas içinde dolgu malzemesi olarak kullanılması yaygındır. Tanzimat sonrası batılaşmanın etkisi ile yine sivil mimarimizde sıvasız tuğla yapı örneklerine İstanbul'da sıkça rastlamaktayız.

Romanesk mimari akım 19. ve 20. yy Avrupa mimarisine çok etkili olmuş ve İtalya, Almanya, İspanya başta olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde tuğla, mimarinin vazgeçilmez ögesi olarak kalıcı bir yer edinmiştir. Yalnızca tarihsel bir yaklaşımla, yaygın tuğla kullanımını ilişkilendirmek yanlış olur. Tuğlanın yapı gereci olarak mükemmelliğini de gözardı etmemek gerekir. Dış etkilere karşı dayanıklı olması, yalıtım özelliği , kolay kullanılır olması, sıva gerektirmemesi, bakım kolaylığı , bunlara ek olarak güzel bir görünüm vermesi, kullanımını yaygınlaştırmıştır. Önceleri yığma sistemin ayrılmaz parçası olan tuğla, betonarme karkas sistemlerde de terkedilmemiş, bu defa kaplama gereç olarak karşımıza çıkmıştır.

19. yy da başlayan Artnouveau, tuğlanın yine yaygın kullanıldığı dönemdir. Kaldı ki bu akımda cephelerin aşırı süslenmesi, metal ferforje elemanlarının sıkça kullanılması, tuğla kullanımını engelleyememiş, günümüze kadar güzel örnekler kalmıştır. Artnouveau bize tuğlanın cephede çelik ile uyum içinde kullanılabileceğini göstermiştir.

Bir mimari tasarımda cephelerde tuğla kullanılacaksa, bu önceden kabul edilip tasarım ona göre oluşturulur. Ülkemizde pek az yapı bu şekilde tasarlanmıştır. Geri kalan uygulamalar sonradan tuğla kullanımına karar verilmiş çalışmalardır. Çağdaş mimarinin temsilcilerinden Mario Bottai , Aldo Rossi gibi ustaların yapıtlarına baktığımızda tuğla kullanılacağı kabul edilerek tasarlanan bu yapılardaki denge, uyum ve bütünlük açıkça görülmektedir. Ayrıca dikkat edilecek bir nokta da ; tuğlanın taş, beton, çelik, cam , v.b. tüm gereçlerle şaşırtıcı bir görsel uyum göstermesidir.


Copyright © 2007 designed by Kemal İNCE